Hepinize iyi pazarlar değerli arkadaşlarım.

Serimizin dördüncü yazısında bir gayrimenkul danışmanının sahip olması ve geliştirmesi gereken dört kritik beceri ile devam ediyoruz.

RAHAT OLMAK

Bir gayrimenkul danışmanının geliştirmesi gereken en önemli becerilerden birisi de psikolojik olarak kendini huzurlu tutmaktır.

Bazen piyasa koşullarından, bazen kişisel hatalardan, bazen de özel hayatta yaşananlardan gayrimenkul danışmanların işlem süreçlerinde uğradıkları olumsuzlukları aşırı derecede büyütebilirler.

Gayrimenkul danışmanlarına düşen yaptığı işte her günden elinden gelenin en iyisini yapmak ve şu gerçekliği kabullenmektir:

Bazen çok çabaladığınız halde işlerimiz rast gitmez, bazen de hiç özel bir çabamız yokken her şey beklediğimizden de güzel ilerler.

Elimizden gelenin en iyisini yaptığımızın vereceği iç huzuru bizi rahat tutmalı ve sonucunu değiştiremeyeceğimiz şeyleri kafa yormayı, kendimizi suçlamayı, karamsarlığa bürünmeyi terk etmeliyiz.

SİSTEM KURMAK

Sadece gayrimenkul danışmanlığında değil tüm girişimcilik serüvenlerinde bireylerin hedeflemesi gereken işlerinde mümkün olan en kısa zamanda gün geçtikçe kolaylaşarak gelişen bir sistem kurmak olmalıdır.

Karar anlarında duygular sürece dahil olduğunda insanlar, çok doğal olarak, yapmaları gerekenleri değil o anda canlarının yapmak istediklerini yapmayı tercih ederler.

Bu durumu aşabilmek için ilk olarak yapılması gerekenler üzerine ders çalışmalı ve bunlar belirlenmeli, ardından da ne pahasına olursa olsun gerektiği zamanlarda faaliyetler gerçekleştirilmelidir. Sistem kurmak için ilk olarak bir anayasa (kurallar bütünü) hazırlanmalı, bir plan oluşturulmalı ve sonrasında da sebat edilmelidir.

Sistemlerin en temel özelliği duygusuzca çalışması ve sürekli yapıla gelmesinden dolayı da işlerin gün geçtikçe kolaylaşmasıdır.

Sistemlerin oluşturulması bir zaman alacaktır ve bunun vakit kaybı gibi gözükecek olması muhtemeldir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, işinizde bir sistem oluşturabilirseniz, bir daha sırtınız asla yere gelmez.

ŞİKAYET ETMEMEK

Yetişkinlik dönemlerinden itibaren insanların kabullenmesi gereken en temel beceri yaptıkları eylemler ve aldıkları kararlardan dolayı yaşadıkları olayların sorumluluklarını üstlenmek olmalıdır.

Sonucu ne olursa olsun bireylerin sorumluluklarını kabullenmeleri, yaşadıkları olayların sebeplerini kendileri dışında bir yerde aramamaları ve durumlarını geliştirmek için çabalamaya uğraşmaları çok önemli bir beceridir.

Başarısızlıkları ya da yaşanan olumsuzlukları kendimizin dışında bir sebebe bağlamaya çalışmak çok kolaydır. Bazen ekonomi, bazen siyaset, bazen çevremiz bazen hava durumu gibi değiştirmeye gücümüzün olmadığı alanları sebep göstererek şikayet etmek sadece vakit kaybıdır.

Bize düşen değiştirebileceğimiz koşullara odaklanmak ve elimizden gelenin en iyisini yapmak olmalıdır.

TESADÜFLERE İNANMAMAK

Halk arasında “kuşun taşa çarpması” olarak da ifade edilen bazen işlerin hiç beklenmediği kadar rast gittiği ve bizim adımıza olumlu geliştiği durumlar yaşayabiliriz.

Yalnız, yaşanan bu durumların tekrar edebilmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu gözden kaçırırız.

Elde ettiğimiz sonuçların mümkün olduğu kadar iyi planmış bir iş yapış tarzının sonucu olması için çaba göstermemiz gerekir.

Eğer yaşadığımız iyi ya da kötü olayların sebebini anlamaya çalıştığımızda temel olarak karşımıza hep tesadüflerin çıktığını görüyorsak, iş hayatımızda kolay kolay huzurlu bir döneme ulaşamayacağız demektir.

Planlı, sistemli, odaklı ve akıllı harcanmış bir emek ile işimizi şansa bırakmamalı; sistemimizi bir örümcek ağı gibi ilmek ilmek dokuyarak oluşturmalı, mükemmelleştirmeli ve neticede son zerresine kadar hak edilmiş sonuçlara ulaşmayı hedeflemeliyiz.

Serimizin son yazısıyla haftaya görüşmek üzere…

İyi pazarlar, iyi haftalar…