Müteahhitler, artan inşaat maliyetlerine rağmen projeleri sürdürmeye çalışırken, ev sahiplerinin aşırı talepleri süreci ciddi şekilde yavaşlatıyor. Bu durum, İstanbul'un riskli yapı stokunun hızla yenilenmesini adeta imkânsız hâle getiriyor.
Deprem Gerçeği Bir Kez Daha Kendini Hatırlattı
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, her ne kadar can ve mal kaybına yol açmasa da vatandaşları derinden sarstı. İnsanlar geceyi sokaklarda geçirerek depremin psikolojik etkilerini bir kez daha hissetti. Bu olay, kentsel dönüşümün İstanbul için ne kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu açıkça gözler önüne serdi.
Emlak ve Trend sayfamızda da bu gerçeği manşetlerimize taşıdık. Özellikle yerel seçimlerin ardından belediyelerle bakanlıklar arasında yaşanan koordinasyon problemleri, bürokratik engeller ve dönüşüm projelerinin yavaşlaması dikkat çekiyor. Ak Parti’nin Türkiye genelinde başlattığı kentsel dönüşüm hamlesi, CHP’li belediyeler tarafından yavaşlatılıyor. Rant, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları gündemi meşgul ederken, İstanbul’da son altı yılda dönüşüm adına ciddi bir ilerleme sağlanamadı. Şehir, adeta yerinde sayıyor.
Kentsel Dönüşüm Rant Kapısı Değil, Hayat Kurtarma Zorunluluğu
Kentsel dönüşüm projelerini geciktiren bir diğer önemli faktör ise mülk sahiplerinin sürece tamamen ticari bir gözle bakmaları. Birçok ev sahibi, yaşadığı riskli binayı bir yatırım aracı gibi değerlendirerek, mümkün olan en yüksek kazancı sağlamaya çalışıyor. Ancak unutulmamalıdır ki kentsel dönüşüm, bir yatırım fırsatı değil, deprem riskine karşı hayat kurtaran bir zorunluluktur.
Müteahhitler, yaşadıkları sıkıntıları açık bir şekilde dile getiriyor. İstanbul’un hemen her bölgesinde, eski ve riskli binalarda dönüşüm sürecine girildiğinde, ev sahiplerinden gelen yüksek beklentiler projeleri tıkanma noktasına getiriyor. Bazı mülk sahipleri, bir daire karşılığında iki daire isterken; bazıları hem metrekare artışı hem de taşınma masraflarının karşılanmasını talep ediyor.
Oysa artan inşaat maliyetleri, arsa payı giderleri ve ruhsat harçları gibi yükler altında ezilen müteahhitler için bu talepler, projelerin sürdürülebilirliğini imkânsız hale getiriyor.
Müteahhitler Süreci Anlatıyor: "Ev Sahipleri Cebini Düşünüyor"
Sektörün önemli temsilcilerinden biri, yaşanan sıkıntıyı şu sözlerle özetliyor:
"Riskli bölgelerde dönüşüme başladığımızda en büyük sorun, ev sahiplerinin aşırı beklentileri oluyor. İnsanlar, eski ve çürük binalarda oturduklarını bilmesine rağmen, süreci tamamen maddi kazanç fırsatı olarak görüyor. Bir daire verip yerine sağlam bir daire almak yerine, ek daire, büyük metrekare ve taşınma desteği talep ediyorlar."
Bir diğer müteahhit ise sahadaki gözlemlerini şöyle paylaşıyor:
"Vatandaşlarımızın evlerine duygusal bağları var; bu çok doğal. Ancak mevcut yapıların riskli olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. 30 yıllık, depreme dayanıksız binalara lüks konut muamelesi yapılıyor. Örneğin, 100 metrekarelik bir dairenin sahibi hem daha büyük bir daire hem de bir daire daha istiyor. Bu da projeleri başlatmayı neredeyse imkânsız hâle getiriyor."
İstanbul’un Kaybedecek Zamanı Yok!
İstanbul’da kentsel dönüşüm artık bir tercih değil, yaşamsal bir zorunluluk. Deprem tehlikesi her geçen gün daha da artarken, herkesin cebini değil, can güvenliğini düşünerek hareket etmesi gerekiyor. İstanbul’un kaybedecek zamanı yok. Kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmak için hem mülk sahiplerinin hem de kamu otoritelerinin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şart.