Ülkemiz, bence ne yazık ki, inşaat, imar, gayrimenkul ve rant ekonomisi temelinde bir ekonomik yapıya sahiptir.
Bu yapının her ne kadar pek çok alt sektörü beslediği, ülke ekonomisini harekete geçirdiği söylense de; ülkemizin mevcut inşaat sektörü temsilcilerine baktığımızda gerek kurumsal, gerek finansal gerekse tarihsel açıdan güçlü firmalara pek de sahip olunmaması, söz konusu temellerin ne kadar sorunlu olduğunu bizlere göstermektedir.
Nasıl bir şirketi ya da işletmeyi güçlendirecek olan kendisi dışındaki piyasa aktörlerine (diğer tüzel ve özel kişiler) ürünlerini ya da hizmetlerini satabilmesi ise; ülkelerin de güçlenmesinin temelinde ürün ve hizmetlerini diğer ülkelere satabilmesi yattığı aşikardır.
Bu sebeple en doğru politikaların üretim, ihracat ve istihdam temelli olması gerektiği sıklıkla dile getirilmektedir.
Ne yazık ki genel icraatlar ve gidişata baktığımızda son cümlenin bir temenniden öteye gidemediği ve inşaat sektörünün ülkemizde lokomotif rol üstlenmesine odaklanıldığı açık seçik görülmektedir.
Babası inşaat mühendisi olan, inşaat mühendisi bir gayrimenkul danışmanı olarak inşaat, imar, gayrimenkul, rant ekonomisi modelinin ülkemizi kalkınma anlamında hiçbir yere götüremediği kanaatimi burada paylaşmak isterim.
Gelelim son dönemlerdeki gerek yurtiçi gerekse uluslararası gayrimenkul yatırım fikir ve projeleri hakkındaki düşüncelerime.
İnsanların bırakın evi, otomobil dahi almaya yetmeyecek düzeydeki görece küçük birikimlerini, bir şekilde ekonomiye kazandırma aracı olarak kullanılan arsa, arazi ya da konut vaatli arsa hisseleri projelerine şiddetle karşı çıktığımı burada belirtmek isterim.
Bu tip projelere yakın gelecekte büyük karlar elde etme hayali ile giren küçük gayrimenkul yatırımcılarını bekleyen hazin son, belki de onlardan daha çok, beni endişelendirmektedir.
Güvenin esas olması gerektiğini düşündüğüm serbest piyasa ekonomilerinde dilerim ben yanlış bir tespit yapıyor olurum ve herkes oluşturduğu, pazarladığı, sattığı ve yatırım yaptığı bu projelerinden planladıklarından da fazla karlı çıkarlar.
Ancak tarihe bir not düşmek ve, ülkesinin ve içinde bulunduğu sektörün daha az zarar görmesini uman bir fert olarak herkesi yatırım yaptığı her bir kuruşu için çok dikkatli olmaya davet etmek istiyorum.
Bırakınız 150.000TL, 350.000TL ya da 750.000TL gibi rakamları; bir insanın cebindeki 100TL’yi dahi bulamadığında canının ne kadar sıkıldığını çok iyi biliyorum.
Kendi hesabınızı yapmadan, mümkün olduğu kadar araştırmaları incelemeden, gelecek projeksiyonları üzerine kafa yormadan; lütfen dünyanın neresinde olursa olsun gayrimenkul yatırımı yapmayın ve yapılmasına aracılık etmeyin!
Meslektaşlarıma da, orta ve uzun vadede itibarlarına zerre kadar halel getirebilecek iş fikirlerine, kısa vadedeki kazançları için aracılık etmemeleri gerektiği uyarısını aynı sektörün bir ferdi olarak yapmak isterim.
Hem ülke ekonomisinin sağlam temeller üzerine oturacağı, hem de gayrimenkul sektörünün itibarının her geçen gün artacağı günler dilerim.
Haftaya görüşmek üzere, iyi pazarlar…